Bizim çakma gazeteci Mehmet Talay bugün köşesinde adımı anmasa da yazıma yanıt vermiş. Bak bu çok hoşuma gitti. Demek ki korkuyor. Demek ki birşeylerin ortaya çıkmasından endişe ediyor. O yüzden hedef şaşırtma yoluna bile gidiyor.
Korkunun ecele faydası yok Talay. Sana senin gölgenden bile yakınım. Geçmişte yaşattıklarını yaşamadan gitmek yok öyle.
Ama niye yalan söyleyeyim. Yazdıkların hoşuma gitti. Çünkü, seninle oynamak için bana çok güzel bir pas attın. Acelem yok. Yazdıklarına her yazımda tek, tek, senin yazdığın gibi 1,2,3 diye cevap vereceğim.
Bir de yazında teşekkür ettiğin biri var. Onun için asıl ben sana teşekkür ederim. O ‘Çok Okumuş’u bana hatırlattığın için. Tozlu raflarda duran dosyalara üflediğin için teşekkürler. Onunla ilgili de bomba haberlerim var. Bekle gör.
Şimdi ilk maddeden başlayalım.
Ne demiştin?
“Antalya Gazeteciler Cemiyetinin değil, uluslararası tanınırlığı ve kabulü olan “Küresel Gazeteciler Konseyi” üyesiyim…”
“Küresel Gazeteciler Konseyi üyesiyim” cümlesi, kulağa bir apolet gibi geliyor; sanki bir anda gazeteciyi uluslararası arenada bir yıldız haline getiriyormuş gibi. Ama durun bir dakika, bu Küresel Gazeteciler Konseyi (KGK) denen yapı gerçekten ne kadar “küresel”? Yoksa bu, yerel bir meslek örgütünün kendini cilalı bir ambalajla pazarlama numarasından mı ibaret? Hadi, bu iddianın maskesini biraz aralayalım ve gerçeği görelim.
Öncelikle, KGK’nın ne olduğunu anlamak için şu soruyu soralım: Bu konsey, dünya çapında gazetecilik mesleğinin hangi evrensel sorununa çözüm üretiyor? Basın özgürlüğü mü savunuyor? Gazetecilere yönelik küresel tehditlere karşı somut bir duruş mu sergiliyor? Yoksa sadece bir grup insanın bir araya gelip kartvizitlerine “küresel” kelimesini eklediği bir kulüp mü?
2019’da kurulan bu Türkiye merkezli oluşum, uluslararası tanınırlık iddiasında bulunuyor, ama bu iddia, ne yazık ki, kâğıt üzerinde parıldayan bir balondan öteye gitmiyor. Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) veya Uluslararası Gazeteciler Federasyonu (IFJ) gibi köklü ve gerçek anlamda küresel otoritelerle kıyaslandığında, KGK’nın esamesi okunmuyor. Bu örgütler, yıllardır basın özgürlüğü ve gazetecilik etiği için mücadele ederken, KGK’nın faaliyetleri daha çok Türk dünyası ve diaspora odaklı birtakım etkinliklerle sınırlı. Azerbaycan’da bir toplantı, KKTC’de bir panel, Balkanlar’da bir ziyaret… Bunlar mı “küresel” yapıyor?
Güldürme.
KGK’nın üyelik süreci ise tam bir muamma. Kimler üye oluyor? Hangi kriterlerle? Gazetecilik etiğine bağlılık, mesleki bağımsızlık ya da kaliteli üretim mi aranıyor, yoksa “doğru bağlantılar” ve bir iki tanıdıkla iş bitiyor mu? Şeffaflık sıfır. Eğer bir meslek örgütü, üyelik dağıtımını bir liyakat sınavına değil de ağ ilişkilerine dayandırıyorsa, o üyelik kartının değeri, bir düğün davetiyesinden farksızdır.
“Uluslararası tanınırlık” diye şişirilen bu balon, işte bu yüzden hızla sönüyor. Gerçek bir küresel meslek örgütü, kapılarını açarken kimin neyi temsil ettiğini sorgular, meslek standartlarını korur ve dünyaya bir şey katar. KGK’nın böyle bir ağırlığı var mı?
Hayır.
Antalya Gazeteciler Cemiyeti gibi yerel bir yapıyla kıyaslandığında, KGK’nın “küresel” iddiası daha da gülünç hale geliyor. Yerel bir cemiyet, en azından kendi bölgesinde somut bir topluluğu temsil eder, gazeteciler arasında gerçek bir dayanışma sağlar. KGK ise ne sunuyor? Bir avuç etkinlik, birkaç süslü basın açıklaması ve bolca “uluslararası” lafı. Bu, olsa olsa bir PR çalışmasıdır; gerçek bir küresel etki yaratmaktan çok, birilerinin özgeçmişini parlatma çabası. Eğer KGK gerçekten küresel bir vizyon peşindeyse, önce şu sorulara cevap versin:
Hangi uluslararası medya kuruluşu sizi ciddiye alıyor? Hangi evrensel gazetecilik sorununa çözüm ürettiniz? Hangi bağımsız denetim, sizin “küresel” iddianızı doğruladı?
Sessizlik…
Sonuç olarak, “Küresel Gazeteciler Konseyi üyesiyim” demek, sadece kendini kandırmanın kibar bir yolu. Gazetecilik, böyle sahte unvanlarla değil, sahada gerçeğin peşinde koşarak, etik duruşla ve topluma katkıyla değer kazanır. KGK’nın bu içi boş iddialarla vakit kaybetmek yerine, önce kendi bahçesini temizlemesi gerek.
Gerçek bir gazeteci, ünvanın değil, yazdığının ve yaptığının ağırlığıyla konuşur. KGK’nın o ağırlığı taşımak için daha çok yolu var. Şimdilik, sadece şişirilmiş bir balon.
Yorum Yazın
Facebook Yorum