Antalya'nın İyilik Meleği
“Hayat paylaşınca güzel” sözünü sadece söyleyen değil, hayata geçiren bir insan olan İnayet Öztürk Yücetaş, gece gündüz, yakın uzak demeden muhtaçlara, kimsesizlere kalbinden bir parça götüren kıymetli bir şahsiyet. Onların dertleriyle dertlenen, bir tebessüm beklentisi ile aralıksız koşturan Türkiye’nin iyilik meleklerinden biri olarak kabul gördü. Antalya'da, 5 yıl önce sosyal medyada oluşturduğu 'Kadının Sesi' adlı platformda 16 bin gönüllü sayısına ulaşarak, ihtiyaç sahibi kadınlara hayırseverlerin desteğiyle yardım eden İnayet Öztürk Yücetaş, yaşlı, engelli, kimsesiz, maddi durumu iyi olmayan kadınlara çare oldu.
Dernek olarak Pandemi döneminde neler yaptınız?
Pandemi döneminde ihtiyaç sahibi ailelerimize gıda desteğimiz devam etti ve ediyor malum havalar soğumaya başladı soba ve odun ihtiyacı olan ailelerimize de destek veriyoruz. okullar açılınca birçok köy okulumuzdan ihtiyaç listeleri geldi. Kırtasiye malzemesi, bot, mont, eşofman takımı, spor ayakkabı, atkı, bere, eldiven çorap vb .. Her çocuğumuza birebir, köy köy, ev ev dolaşarak elden teslim ettik. Geçtiğimiz günlerde pandemi sebebiyle uzun süredir ayrı kaldığımız Özel çocuklarımız ve aileleri ile birlikte sosyalleşme adına, bir arada olmak, kaynaşmak, sorunlarımızı görüşmek, sohbet etmek adına sosyal aktivitelerimize yeniden başladık.
Hayırseverlerden ihtiyaç sahiplerine ulaştırma adına destek alabiliyor musunuz?
Biz kocaman bir aileyiz, bir arada olmaktan mutluyuz. Bizler kültüründe ve geleneğinde yardımlaşmayı ön planda tutan; çaresizlere el uzatmayı, dara düşenin yanında olmayı bilen gönlü zengin bir milletiz. Hayırseverlerimizin ülkemize kazandırdıklarıyla hepimiz gurur duyuyoruz. Desteği her zaman gönlü güzel hayırseverlerimizden alıyoruz onlara minnettarız.
Antalya'da çıkan yangın sonrasında bölge ziyaretinde neler gözlemlediniz? Yangınzedelerin duygularını sizden dinleyelim
Yangının ilk gününden itibaren 15 gün gece gündüz oradaydık, tabi daha sonradan yangınzedeleri ziyaret ettik. O süreçte en az bizler de onlar kadar endişe ve korku içerisindeydik. Manavgat'ta ormanların yanı sıra üretim alanları da kül oldu. Yangın üreticinin ömürlük emeğini aldı götürdü. Çiftçinin hasat edip hazırladığı buğdayı, zeytinlikleri, seraları, sulama boruları, tarım araçları, büyükbaş küçükbaş hayvanı telef oldu. Ömürlük emekleri bir gecede yok oldu. Onların nabzını tuttuğumuzda işittiklerimiz bizi derinden etkiledi. “Elimizden çiftçilikten başka bir iş gelmez. Başka gelirimiz yok. 50 yıllık emeğimiz yandı. Bu yaştan sonra yerine gelmez ama yaşamamız için de üretmemiz gerek. Devlet, üretmemiz için destek versin, atalarımızdan kalan zeytinliklerimiz emek emek kazandıklarını bir gecede yok oldu” dediler. Kıyafet, eşya, yeme içme bir şekilde hallolur ama emeklerimize, kaybolan anılarımıza ağlıyorum diyordu bir teyzemiz. Çaresizlik içindeydiler ama bizler onların yaralarını sarmak için oradaydık. Elimizde geldiğince bir şeyler yapmaya çalıştık.
Sonuçta kendini hayıra adamış bir hayırsever olarak devletten talepleriniz var mı?
Öncelikle, insan sağlığının ticarete konu edilerek parayla satın alınabilir hale dönüştürülmesi konusundaki temel çekincemizi belirtmek isterim hastaların, kayıtsız ve koşulsuz olarak sağlığa, tedaviye ve ilaca erişiminin sağlanmasını talep etmekteyiz. Bu en insani ve doğal talebin önüne hiçbir gerekçe konulamaz. Sma hastaları yavrularımızı teker teker kaybediyoruz Artık buna yürek dayanmıyor. Onların aramızdan ayrılışı yüreklerimizi parçalıyor. Bu konuda destek bekliyoruz.
Röportaj: Murat ŞENTÜRK